Bir Gencin Hatıraları-4
- haddizatında dergi
- 26 Eki
- 2 dakikada okunur
Okuldan dönüşte yürürken adımlarını yavaşlattı. Sonbaharın ilk rüzgârı yüzüne çarpıyordu. Kaldırımda dökülen yaprakların arasında yürürken, içinden geçen düşünceler birbirine karıştı “Ben kimim? Ne istiyorum gerçekten?” Bu sorular, son zamanlarda sık sık dönüyordu aklında.
Sınıfta kimse fark etmiyordu onu. Sessizdi, dikkati dağınıktı, ödevlerini savsaklamaya başlamıştı. Arkadaşları onu sadece oyunlarda arıyordu; ekran başında iyi bir oyuncuydu çünkü. Ama gerçek hayatta? Kimse onunla gerçekten konuşmuyordu.
Bir gün edebiyat öğretmeni derste kısa bir hikâye okudu. Bir gencin kendi yolunu bulmak için evinden ayrılışını anlatıyordu. “Bazen kaybolmak gerekir, doğru yolu bulabilmek için…” dedi öğretmen, sonra sınıfa baktı. Bakışları bir anlığına gencin üzerinde durdu. O an kalbinde bir şey titredi. Ders bitiminde sınıf boşalırken, genç bir cesaretle öğretmenin yanına gitti:
-Hocam, o hikâyeyi kim yazmıştı?
-Bir öğrencim, dedi öğretmen gülümseyerek. Zamanında o da kendini arıyordu. Sen de yaz istersen, belki senin yolun da orada saklıdır.
O gün, eve gittiğinde bilgisayarını açmadı. Defterini çıkarıp yazmaya başladı: "Ben bazen sessizliğe sığınıyorum. Çünkü sözler, kalbimdeki karmaşayı anlatamıyor."
Yazdıkça rahatladı. Kelimeler, içindeki dağınıklığı topluyordu sanki. Ama bu uzun sürmedi. Bir hafta sonra Mirza aradı: “Bu hafta sonu bizde toplanıyoruz, online değil bu kez. Gerçek turnuva. Gelmezsen ayıp olur!”
İçinde iki ses çarpıştı. Bir yanda “gitme” diyen vicdanı, diğer yanda “sadece eğleneceksin” diyen merakı.
Gitti. O gece, planlandığı gibi sadece oyun oynamadılar. Mirza’nın evinde sigara, küfür, alay…Başta rahatsız oldu ama ses etmedi. “Bir kereye mahsus.” diye düşündü. Ama eve döndüğünde annesinin gözlerinin içine bakamadı.
Sabah namazı için uyanan annesi, odasının kapısında durdu. Işıklar hâlâ açıktı, genç uyumamıştı. Elinde defteri vardı, sayfanın başında titrek bir cümle yazılıydı: “Kaybettiklerim, bana kim olduğumu hatırlatıyor.” Annesi içeri girdi, sessizce elini omzuna koydu.
-Oğlum, bazen hata da bir derstir, dedi yumuşak bir sesle.
-Yeter ki o dersten kaçma.
O an genç başını eğdi, gözleri doldu. İlk defa bir şeyin gerçekten farkına varmıştı: Kendini bulmak, hatasız olmak demek değildi. Kendini bulmak, hatalarına rağmen doğruyu seçebilmekti.
AYSEL GÜR

Yorumlar