Bir Gencin Hatıraları-2
- haddizatında dergi
- 12 Eki
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 19 Eki
Ve işte yine pazartesi… Kahvaltı yapmadan gelen gençler kantin sırasında büyük bir heyecanla hafta sonu saatlerce oynadıkları oyunları anlatıyorlardı. Geçilen bölümlerden coşkuyla bahsediyorlardı… Cümleleri ise yamalı, bölük pörçük İngilizce- Türkçe karışımı kelimelerle kurulmuştu. Kısaltmalar, her şeyi hızlı yaşayanlara büyük kolaylık sağlıyordu(!)
Gencin pek fazla arkadaşı yoktu. Olanlar da sınıfın gözde öğrencileriyle iletişim kurma derdindeydi o sabah. İlerlemeyen sırada oflayıp puflayanla, “Bu ne yavaşlık abi!” diyenler birbirlerini anlamış görünüyordu. Gencin sesi çıkmıyordu, onun için beklemek sıkıcı değildi. Annesi doğduğu günden beri sabretmekten bahsediyordu çünkü. Bir ara arkasında duran Mirza’ya döndü, Mirza ve Berkcan’ı oturanlardan birine bakıp dalga geçerken yakaladı. Hoşuna gitmemişti. Sıra ilerledi, genç bir adım attı ve ellerini ceplerine soktu.
Hafta sonu o da oyun oynamıştı ama arkadaşlarının bahsettiği oyunlar değildi. Bir oyun indirmeden önce izin alması ve anne-babasının oyunu araştırması gerekiyordu. Her videoyu da izleyemezdi, biliyordu ki ailesi fark ettirmemeye çalışsa da incelerdi. Şu an lisedeydi ama hala küçük bir çocuk gibi anne babasının sıkı takibindeydi. Zaten birçok şeyi arkadaşlarından duyup biliyordu. O nedenle bu yaklaşımları çok saçma geliyordu gence. Babasına pek sesini yükseltemezdi ama babasının olmadığı zamanlarda annesine diklendiği, itiraz ettiği çok olurdu. Birkaç kez annesini ağlatmıştı. Böyle anlarda annesi asla cevap vermez sadece bakardı. İşte bu daha da acıydı. Genç bağırıp çağırdığıyla kalır, kendini çok kötü hissederdi. Sonrasında dayanamaz anneciğinin boynuna sarılırdı ve her defasında affedilirdi. Ardından da öğütlerle kapanış yapılırdı.
Evleri huzurluydu. Her akşam çay demlenir, yanında bisküvi çerez olurdu. Anne babası o günün nasıl geçtiğiyle ilgili konuşurlardı. Bazen annesinin elinde yıllardır bitiremediği örgüsü olurdu. Televizyon izlenmez, eğer izlenecekse de belli kanallar açılırdı. Reklamlar ise büyük bir hızla geçilirdi. Çay faslından sonra namaz kılınır, uyku hazırlığı başlardı. Annesi yatakta kitap okumayı severdi. Bazen genç de kitabını alır birlikte okurlardı. Akşamlar güzel geçerdi, aile fertleri eve gidip dinlenmek için can atardı.
Evdeki dinginlik, gencin çevresindeki hareketlilikle pek uyumlu değildi. Sanki kendisinden başka herkes hayatı büyük bir coşkuyla ve mutlulukla yaşamaktaydı. Yahut da o zamanlar öyle geliyordu ona.
Emine CUMA

Yorumlar